2025-01-13

Sınırlanmış süreklilik herhangi bir anda biri kendi diğeri hareket edenin etrafında sınırsızın içinde sürüp gidenle, yitip gidenin dansıdır. Her şeyin gitmek zorunda olması, bırakıp gidenin hep yeniden önceki günün yarınına doğması, zamanı oluşturan üç anın bir olduğuna inanarak ebedî yaşar. Sükûnetin ötesinde derinlik daha fazla ruhî hazlarla duyulan zamanı olgunlaştırır, kendini gizleyen ortaya çıkar. Ruhsal gerilim azalır, dikkat artar, iyileşmek hızlanır. Sımsıkı kavrayıcı hedefe ulaştırıcıdır, çünkü en ince hazlar diriltilmiş, ruhlarda kökleşmiş zamandan yanadır. Işıklı tarafı hep sahip olucudur. Etrafındaki turu ile titreşimi yüksek, onur ve zafer ufuklu mucizeleri çeker. Sadece sıcak, yalnızca soğuk veya büsbütün durmuşsa dağları yerinden oynatır, kendi kendine zamanın akışı yavaş, birlikte hızlı, tıpkı neşeli bir yolculuk gibi hitap ettiğinin gözlerine bakar. Kalbini dinleyen en derine uzanır. Kimi için zamansız, başka biri için zamanında, olmadığı kimseye dönüşen için hayat hep nefes keser. Zamanın ruh durumu kalbinin bile inanmadığı manevî değerleri sözde savunur. Zamane ölüm, kendisinde kuvvet bulamayanların çoktan çöken maneviyatı ile bütün iradesizlerin yetiştiği yerdedir. Dünü yoktur ki, bugün ebedî kalsın, yarına inanç taşısın, en kuvvetli duygusuyla sesi yüksek çıksın, içten bağlılık bir ruhtur diyerek üç zaman boyutunu birden yaşasın, bugünden yarınların zamanını haykırsın, gelecek günler yaşadığı gün olsun. Uçsuz bucaksız zaman, uçsun rüzgârda kalp atışlarında kartalın, kendi yoluyla yürüyenlerin, yıldırımlara hız verenlerin, dağların bağrından kopanların, sırrı taşa yazan kutlu ruhların bilgeliğiyle aşkındır. Kirli kalplerin küçüklüklerinde tükenen zaman yüksekte tutmak istedikçe maksadı, kurt ruhu ulaştırmaz, ufuklarda gözlenen rüzgâr getirir. Yıldızlardan tutulan ışık daha kudretlidir. Mirası bırakabilmek için anlamını aşarak, birinden ötekine doludizgin hudutları geçerken sinsiliğin kıyıcılığı, kurnazlığın iftirası, zayıflığın kastı da birliktedir. Yaslardan inen şimşek, yeryüzünün zamanıdır. Bu nedenle birbirine ait olan hep bir aradadır. Zamanlama hayattan geçer, geride duymasını bilenlere hissettirir. En kutlu siperlerde şahsî ihtiras, istismar, riyakârlık, zaman aşımına uğratılmaz, zamanın kılıcı belirli bir ana ayarlıdır. Zamanı dolarken sonsuzluğa bakmak, vazifeyi yaraşır biçimde bir diğerine ulaştırırken, ruhî istikrar, ahlâkî ciddiyetle bilinçli, çağdaş esaslar üzerine aydınlatarak, yüreklendirerek ebedîyi abideleştirerek, ilerler. Harikalar yaratan yüce ruhlu savaşçı, kutlu görevler için asırlarca çarpışmakta, her daim zamanı yeni bir ruhla yoğurmakta, çünkü zamanın bakışları ruhun derinliklerinde sınırları aşan bir hak iddia eder. Yüksek bir amaçla yürüyen kimse, uğrunda son nefesi vereceği mirası bilir. Hâkim olan zaman, hak etmeyene sükûnetin kuvvetini bağışlamaz. Ebedî yaşayacak olanın, ihtişamının yanında çaresizlerin korkaklığı namertçe olur. Ruhtaki ululuğuyla vazifeli hayat fikirleri eylemlere dönüştürürken bazen akmaz gibi görünen zaman, birden hızlanır, tarihi mukadderat korkunç kuvvetini öğretir. Kendini hesaba katmayarak haysiyetsizin her istediğini yapanlar, alt olmayı, ihanete uğramayı kabul etmiştir. Ümit vermekle yetindikleri bayağıların sözde mücadelesi aşmayı göze alamadıkları engelleri kadardır. Havanın değiştiğini duyanlar hızlı davranır ancak ne yaptığını bilmeden, ahmaklık da böyledir. İkili oynamayı büyük bir ustalık sayan fikirsizleri zaman, önüne katıp külünü savuracaktır. Değersize, değerli diye önem verenlere önce büyük büyük lafları yutturacak sonra tükürdüğünü yalamak daha sonra da niyetten vazgeçmek mecburiyetinde bıraktıracaktır. Zaman böyledir, kim olduğunu dağıttığı adaleti belirler. Gücü o kadar müthiştir ki, yolculukta geçecek hareketli zaman ile enerjinin çok fazla biriktiği geride kalanlar için zaman farklı hızla akar. Bir diğeri için hep geri dönerek inançla ilerlemiş kimse için zaman, şimdi ile sınırlı, çok yavaş veya yok olacak kadar sınırsızlık içinde yitmiş olamaz. En kutlu insanların hatıralarında, savaşlarında kahraman olanlara rastlanır, ışıktan satırları bir araya getiren zaman, kut alarak beliren kahramanları bir kül hâlinde medeniyet ve öğütlerinden bahsederek, ebedî yaşatır. Zaman kudretlidir, ciddiyetten yoksun bıraktıklarından korur. Aşırı bencilin bütün kuvveti elinde bulundurması içten bağlılığı hiçe sayması, hislerde uyum ve disiplini kırar, ortak fikir, görüş, davranış ve tepki yok olur. Hep uygun zamanı seçerek üstünkörü, korkaklığına yakışır biçimde yaşar. Atamaz içindeki tesir altında kalan, sık sık değişen kararlarıyla her an erişilir hâl içinde, esen rüzgâra göre döndüğü hayatında, beklenmedik bir zamanda yine boyun eğerek gider. Kalp, hissetmeden atmaya alıştığı her vuruşta artık zamanın bağları kopar, anlama yetisinden yoksun, sıkıntıları duymazdan gelir. Işığın bile kaçamadığı müthiş güç karşısında zaman soğuk, katı bir kalbin içinde donmuş, gaflet uykusunun satranç tahtasında riyakâr, tiksindiren ucuz yüzüyle ilerleyemez ne ölüme ne zafere ne de dürüstlüğün gerçek özüne, kaçmak zorunda kaldığı hayatı reddedilemez yalanların zayıf bir kahramanı, zamanın ötesinde düğümlenen zamansız bir iç sıkıntısıyla yıldızları içine çekerken çözülür. Her suçu işleyip her kanunsuzluğu yapabileceğini zannetmek, zamanın ruhu olamaz, tersine sorumluluktan ödü patlamayanların zamanı ruhludur. Doğru sözlü, cesaretin içindeki taşan ruh, ölçüyü kaçırıp, ileri gitmenin hiçbir zaman karşılıksız kalmayacağını, her istediğini yapanın acısına benzetileceğini öğretir. Gözlerin sert bakışı zaman yönünde ilerlemeyi, yükseltmek için asırlara bakan görevin büyüklüğü ve onuruyla daima parlayacak, kâinatın özünde ondan da güzel ebedîliğe ulaştıracaktır. Genişleyen veya büzülen değil, kendi yasasıyla yol alan baş eğdirip, diz çöktüren, zamanın kendisiyle başladığı rüzgârları taşıyan utkulu, ilâhî bir ışıkla ebedî sürecek büyüklük duygusu bütün zamanı kapsar. Ateşten taşa kazınan bir hayatta neticeler çabuk, hesaplar adil görülür. Bugünkü yangınlardan uçuşan kıvılcımlar yarınki rüzgârla taşınıp başka yerlerdeki yeni yangınları tutuşturacak, tıpkı rüzgârla savrulan polenlerin çiçeklere hayat vermesi gibi gelecek nesiller için vazife gerçekleştirilecektir. Ebedî şimdinin zamanında yaşayan yarın için ister. Manevî hedefler en yüksek erdem ve en büyük fedakârlıkları talep eder. Zaman ancak böylelikle canlı, ruhlu ve birbirine bağlı bir kalp hâlinde anlamlıdır. Zamanı yalnızca uygunluğuna yormak, deha ile hükmetmek azmini yabana atmaktır. Dik başlı zaman, silik, istifade edilenlerin savunmasıyla tutuşmaz. Zamanın karakteri kuvvetlidir, kimine cesaret kimine ceza fakat ne olursa olsun dövüşerek geçirilen bir hayattır. Adi ihtiraslara karşı körlük, ne olup bittiğini anlamadan üstü kapatılmak istenir. Üstünkörü bir davranış, kalbin söylemek istediklerini susturur. Bir çiçek bürümez içi, konuşmak hep geç kalır. Varlığı çoğaltmak suskunluğun değil, kalbini dinleyen saygılı gözlerin tartacağı bir talihtir. Hatırlamak, hatırlanmamak olduğunda, yetmeyen zamanın içine, kaçırılan bir zaman daha karışmıştır. Söylenmeye değer ne varsa susar. Verdiği sözün mahkûmu, zamanı yaşamaz. Hayatı, duyguları, hareketleri daha masum bir zamanı yaşar. Sorumluluktan kaçanın ne kadar daha az değerli karakteri de açık bir biçimde belirir. Doymak bilmez hırsın kendisini sorumlu saymayacağı, çıkar kaygısının, şahsiyetle ahlâkî bir zıtlık alacağı ortadayken, sözü ile davranışları bambaşka olanın mevki güçlü, vücut yapısı sıhhatli, korkusuz olması neyi değiştirir? Geçip gitmesini izlerken, olan bitenlerden geçmek umutlu zamanda ilerlemek, zamanın ispat edeceklerini sırası gelince gösterecektir. Ucuz başarılar, zaman ve mekânı aşamaz. Yalnızca kendini ileri sürerek, yaptıklarının karşılığını beklemek, aşırı bencilliktir. Gökyüzüne bakarak yıldızlar arasında yerini ararken, alkışlarla doldurulamayan mahrumiyetlerini sadece amaçlarına ulaşabilmekte gören, zamanın içinde yaşar. Varması gereken yere ulaştığında artık hayalleri ve övünceleri yoktur. Zamanı eskileştiren, derinleştiren, acılığını hissettiren, kendisini bitmeyenin karanlık perdesinde, lâyık olmayanda tüketir. Zamanı vazifeli yaşamak yalnız güçlülerin işidir. Verilen sözden dönülmez, edilen yemin tutulur, yalnızlaştırılıp, çaresiz bırakılsa da boyun eğmez, başkaldırır. Bu kendini adamaktır. Boyun eğmiş, tutsak olmuş, âciz ile fedakârlık yan yana durmaz. Çınar ağaçlarının ışık saçtığı yerleri bundan böyle sarmaşıklar bürüyecek, sırtından vurulan her ulu ağaç, ormanını göremeyecektir. Yumuşaklığın soysuzlaşmış hatları, fedakârlık niyeti olmayan hakiki âcizler yukarılara doğru yapışarak, sürünerek tırmanırken dallarından çıkan ürküntü en kısa yoldan, enerjilerini tüketmeden güçlü bir gövdeye tutunur, kendini emniyete alır. Zamana bağlı olan, anlamaya çalışırken zamandan bağımsız, anlaşılmayı ister. Manevî bağlarla birbirine bağlılık duyan, bağdaşık, zahmet ve acıları göze alan, çalışmak, başarmak, büyümek ilkeleriyle bağımsızlık, zamanın değişmez hükmüdür. Zaman sarsar. Bıkkınlık veren yararsız karşı çıkmalar, yakışıksız karamsar bir düşünceyle hazırlıksız, imkânları kaçırarak, faydalanmak üzere bir plânın bulunmayışı, birden zamanın ne istediğine uyandırır. Ne kadar az istekli, esasen içtenlikle paylaşmadığını görmezlikten gelerek, aynısını karşısındaki kimseleri suçlayarak beklemek ilginçtir. Zaman, kişiliği gelişmemiş kimselerin eğitimcisidir. Zaman, asil ruhlu kalbin titreşimleriyle birbirine bağlıdır. Bu nedenle nereye gideceğini bilmeyenler, büyüklük düşüncesinin ardında yürüyenlerin hissettikleri güçlü duyguyu bilmez. Dünyayı pek ilgilendiren budunun şanlı tarihî, zamanı değiştirmiş, tarihî, istendiği kadar silip düzeltilebilecek bir kâğıda yazmak değil, kendi budununu yeryüzüne hâkim kılmak üzere vazifeli olmuştur. Zaman, doğası gereği dönüş yolunu sever. Zira fedakârlık, büyümek istemeyenlerin küçüklüklerine geçit vermez. Dövüşmek, hayatın hakikatidir. Tarihî ve ilmî bir hakikat yerine, yalnız eğilimleriyle düşünüp, hareket eden kimse, yıkılmaz ruhlu bir toplumun yaratıcı kuvvetine değil, sadece sözde eserine imza koyar. Kutlu zaman, tutkulu, coşkulu ve tutuşarak, kahraman bir ruhla ileri atılanlarındır. Zaman, ahlâkî buhran içindekileri değil, asırlardır çarpışan erdemli ruhları haklı çıkartır. Lüzumlu işleri yaparak zamanı yönetenler, uzun zamanların ve mesafelerin ayıramadığı dimdik bir karakterle, uzaktaki kalbiyle bir çarpan kalbine kavuşur. Devlet teşkilatı, güçlü örfüyle aynı ruhla kalbe dolan hayat veren bu tertemiz hava, çok eski zamanların, aynı güzel dilin sözleriyle destanı, kültürü ve sanatı eksiksiz, birdir. Hiçbir dönem düşmansız kalmayan yine kahraman ruhlu büyük zamanların şiddetli ve gürültülü yağmurunda buluşulur. Her türlü kılığa girerek, arkadan vuranlar, kalpteki iradenin sıcaklığında boğulur. Durgun suların zehri, coşkun ırmakların tutkusunda erir. Kaynağı ululukla sağlam ahlâklı, en eski zamanların topraklarından geçer. Doğduğu muhteşem gayeli fedakâr ruhların cesaret ve disiplininden beslenen, güçlü eğimleriyle kalbin iradesi sıcacık kalır. Görkemli zaman, üzerinden yüzlerce yıl geçse de kahramanların en kuvvetli cephesi bağlılıklarının derinliği, yakınmaksızın fedakârlıklarıdır. Zaman ne kadar geçerse geçsin, büyüklük duygusu yine aynıdır. Hakiki tarihî şahsiyetlerin karşısında esasen telkin edilmiş, en hileci ve adi zehirli düşünceleri savunan gerçekte ise hedef, geleceğine güvenen yüksek karakterli toplumun ruhudur. Geçmişiyle çelişenlerin kıskançlıkları, uydurma konuşmalarının sıradan sözleri ve reva görülen acımasızlık, ruhî kuvvetin karşısında işin içinden sıyrıldım sevinçleri, bir adım sonra hak ettiği akıbete uğrar. Bir vakit çok esip gürleyenler şimdi bunun neticelerini sineye çekeceklerdir.