2025-04-27

Gayedeki maksatlı ağız birliği alçakça olduğunda, ibret verici manzara itirafla gelir. Fikir ve iş, arasız dirilip çiçeklendiği gün, yıllar yılı rüzgârlarıyla örtünüp uyuklayan karar, basireti küsmüş perdeleri bir bir açar. Sönmüş olanları tutuşturur, sual ederek ayağa kaldırır, gaflet sahasında kalmış, öldürücü bir hastalığın mikrobu, er meydanında yere serilir. Sözlerle davranışlar arasındaki uçurum, zaafın neden ibaret olduğunu, esas neye gereksinme duyduğunu ispat eder. Kalp, yüce duygularla dolu olmadığında, ululuğun göğünde matem, zifirî karanlık kesilir, mazilerini unutmuş kafalarda ret ve inkâr havası dal budak salar. Bu türlü her dakika zehirlenerek yarınını garanti altına almak telaşı, yalnız nakden beslenenlerin ancak kâr, zararını tertip ve tatbik kavgasıdır. Boyun eğmesi gereken en kutsal kanunu budur. Konuşmaların göstermelik tarafları çekici gelir. Kolayca yönlendirilebilir anlayışları, mukaddesatı yıkıcı telkinlerle doldurur. İnancı sarsmak için benimsemiş görünür, gizli, zararlı fikirlere bağlanmaktan kaçınmaz. Kendisini amacına erişmekte mahir sanıp, olan biteni kavramakta yanılan kimseleri avlamak amacıyla daima inkârcıdır. Huzursuzluk doğuran bu korkunç manzara, aşık atamadığı mertlik karşısında artık ebedî yüz karasıdır. Manen çökmüş, yozlaşmış, safsatacı bir yığın ahlâksızın, ahmakça tavırlarıyla hızlanan yüzsüzlük, esas ölçüyü aşan yanlışı yapar ve nasıl bir türedi olduğunu ortaya koyar. Böyle ihanet edenlerin alçaklıkları önlenince, sinir ve fikir buhranı geçirerek muvazeneleri büsbütün dağılır, akıl ve görgü fukarası aymazlık, asıl rengini alır. Her türlü rezalet yeniden görünürdür. Asırlarca görgüyle yetişmiş bir toplumun düzenini bozar, mukaddes haklarını zarara uğratır. Yüksek ilkelere bağlı olunduğu zaman, kanuna saygıyı, ona inanç duygusunu, sınırsız davranışta bulunmanın karşılıksız kalmayacağını, hakkı yerine getiren vazife ahlâkı öğretir. Vazife ahlâkı, ruhî ve manevî cepheyi, inkâr bataklığını kurutur. Sırf getiri gayesiyle yapılan ahlâk dışı, düzen bozucu, geçiştirilen ne varsa kesip atar. Zarar vermek, iltimas, sahtekârlık, dolandırıcılık, yolsuzluk, kazanç vasıtası olmaz. Sahteliğin zirvesini meydana getiren, hazırlayan, sürdüren, dolduran zavallılara müsamaha gösterilmez. Ziftle kaplı levhaların feryadına, görünmez işaret olunmaz. Haksızlıkların önünü alabilecek sert yaptırımlar, dillere dolanan ince sözlere kanmaz. Kökü tarihin derinliklerine kadar uzanan ululuğun denizinde, değişmez amaçlar geriye atılmaz. Masal dinleyenlerin daldığı rüya, yüksek fikirleri buğulandırmaz. Bir hayli mücadeleden sonra maksat, laf kalabalığına boğulmaz. Zavallı sözlerle kulakları dolduranların, küçük tavırlı yükselmeleri görüşü bulandırmaz. Büyük hamlelerin hatırasına hakaret edilirken, susulmaz. Tutsak olmaktansa ölmeyi üstün görenler, mazilerini unutmuş bir hâlde bulunmaz. İnançla konuşmak şerefini kaybedenler, hesaba katılmaz. Gün gibi açık hakikatler inkâr edilmez. Bilakis ruhun ağrıları, bayındır işleri, en hızlı ve en yararlı ilerlemeleri kendine yakışır biçimde temin eder. Sorumluluk üstlenemeyen, hiçbir işi disiplinle yönetemez. Ruh ve inanç gücünden yoksun, birleşip büyümek isteğiyle üstün gelemez. Zehirli telkinlerin öğütleriyle, yükseltmek için tarihe şanlı sayfalar yazılamaz. Pek çok safsata öne sürülerek canlandırıcı, hayat dolu inançla yaratıcı kuvvete gidilemez. Maskeler düşürüldüğünde, ortada görülen manzara bir daha karanlıktan doğamaz. Gözlerin göremediği yerden görüldüğünde, ihanet unsurları başarı kazanamaz. Gerçekte kim olunduğu gösterildiğinde, bazen öyle, bazen böyle tavır takınılamaz. Yüksek perdeden konuşan çökertici zihniyetin, ipi göğüsleyenlerin yanında aslı faslı olamaz. Gittikçe artan şahsî ihtirasların, şeref ve karakter yoksunluğu savunulamaz. Beyinlere, kalplere bilinçle yerleşmiş, dünün gerçeklerini yeni baştan yazacaklar, taviz verenlerle uzlaşamaz. Dışa bağlı zararlı iklimleri benimseyerek ihanet edenlerle, şanlı mazideki şerefli gayeye gönül vermiş kimseler bir tutulamaz. Hayatında, kazanç ve kâr davası peşinde yıkıcı, vakit öldürücü, aşağı ilkelere bağlanmış bir ürün, yalnızca bütçesini kabartacağı övünçleri hesap eder, kendisinden kopup gidenlerin harcandığına aldırmaz. Kesesini dolduran ne varsa kanına girer, şatafatlı bir hayatın özlemiyle koskocaman bir yalnızlık içinde kendisine yabancı, imkânları sindirememiş bir vukufsuz ne yaparsa onu yapar. Güya göz dolduracak, hâkim olacak, revaçta görülecek, keskin zekâsıyla kandıracak, dost kesilenin gözünde anıtlaşacak, salâhiyet alacaktır. Özentisini besleyen, sönmüş bulunanları güzelce bilmekle beraber, yüce duygularıyla ruhuna kadar nüfuz eden tavrın asaletini hissedemez, emsali az bulunan yaradılışın gözlerindeki temiz neticeyi, muhafaza edilmiş asla eksilmeyen kıymeti anlayamaz. Düşünce ve duyguları hakiki yerine yükselemez. Besleyemediği, yaşatamadığı büyük emelleri, yüzüstü kalır, sevinçleri, en derin duyguları vücuda getiremez. Dinlemeye alıştığı akıbet, ileriyi göremez. Gerçek kıymeti eksiltmek isteyenlerin övünülecek manevî kuvveti yoktur. Sözlerle sözlerin ifade ettiği hep iktisadî tahakküm altında kalır. Hayli vakit geçirdiği, hakikati ifade etmeyen basireti küsmüş, iddiasından çok uzakta serilip dağılır, vermek istediği sanılanları pek geçkin bir zamanda anlar. Ömrü boyunca bütün mesaisini, çok kazandıranın üstüne sarf etmiş, taklide yönelerek varsaydıklarına hükmetmek istemiş, yerinden sökemediği dağlar bahtı, ters yüz etmiştir. Tarihsiz yaşayanlar, vazife ahlâkını umursamaz, önem vermez. Hayat için kavga, baharın beyaz çiçeklerini açtırmaz. Kendi faydasına mahkûm, coşkun, heyecanlı bir tutum almaz. Çıkarı dururken, yalnız ruhuyla, bütün kalbiyle bağlanmaz. Servet sahibi olmak varken, kuru bir hâkimiyeti önemli saymaz. Kalbî kuvvetsizlik, derin bir iman doğurmaz. Göz önünde bulundurdukları, esaslı merhaleye vardırmaz. İsteğinden güçlenen büyük bir kasırga, fikrî etkiler altındakileri aşıp, yükseltmez. Gerçeği örtülemez, inkâr olunamaz, kabul edilemez kılan bir gökyüzü içinde doğmaz. Sataşmaya maruz kalarak sıklıkla sükûnu, sadeliği, çekişmelere düşmekten alıkoymaz. Neye muhtaç olduğunu anlamayan, uğraşıp yorulmaz, duyguları ayağa kaldırmaz, umut uyandırmaz. Benimsediklerini söyledikleri görüşü savunur görünmek, tersine amacından saptırarak yalnızca ismini ağızlarında sık sık tekrar etmek, aksi davranışlarla hiçbir vakit kökleşmiş ana düşünceye saygı duymadıkları, uyarıları gerçek anlamıyla dikkate almadıkları, ciddiyeti kaybederek esasen azaltan ne varsa birlikte davranarak başka gayesi bulunmayan inkârcıları, şeref mirasına ihanet ederek dürüstlükten konu açanları, içi burkan, içyüzü görülen bu acı manzarayı haklılıkla izaha kalkanları, kahraman ruhlu fedakârlar hiçbir zaman affetmeyecek, yapılan bunca riyakârlık, âcizane tutum asla unutulmayacaktır. Devlet yok diyerek boş söz söyleyen bu ahmak, her kılığa bürünen çok yüzlü bezirgân zamane, yok diye iddia ettiğinin yüzünü görünce tekerlemesini tekrarlayamaz, donakalır. Feragati gereksiz görenlerin gerçek maksadı yöntemleriyle bilinen, buna ters mânâ vererek asıl anlamının önünde engel, çok savunur görünerek tümüyle kendi menfaatlerini düşünen, iltimas arayarak değeri düşürmeye söz veren, yanardöner birkaç kelimeyle hep aynı usanç verici maksatları yineleyen, kutlu ruhu yıkmak isteyen bu ısmarlama taktiklerle kimlerin vasıtası olduklarını idrak edemeyenlerin hiç değeri yoktur. El birliği ettiklerinin fikirleriyle hep başa dönen âcizlerin rüyalarında daima ele geçirmek suretiyle oturdukları mevkileri vardır. Birtakım zavallıların anladıkları öyle karışanı görüşeni olmayan, zayıf bir noktadan giriş yapılabilecek bir yolgeçen hanı olduğunu düşündükleri, ne kadar zayıf buldukları, basite indirgedikleri, esasen kendileriyle karıştırdıkları, hiçbir şekilde istedikleri rüzgârları estiremedikleri görülünce çark ettikleri, çelimsiz plânlarının değil, binyıllık plânların sahibi kudretlidir. Devlet ebedî, yüce, cihan hâkimiyeti gayeli, şan, şeref mirasıyla, manevî besini çok eski zamanlardan gelerek ruhlarda yer etmiş, hak ve vazifeler sistemi içinde karşılıklı disiplinle yarınlar için, gelecek nesiller için toplumsal bir adaletin işleyiş biçimi olduğu kutlu varlıktır. Yüzyıllarca bütün kalbi bir çarparak mukadderatı bir olan, manevî değerlerine kıskançlıkla bağlı övünçlerin görgüsü ve düşüncesidir. Gizli programını uygulayanlar öteden beri var. Dini, cinsi ulu olan da öylece.