2025-03-28

Başka her düşünceyi geride bırakarak, yarından daha sonrası için bir an durmadan çalışıp başarılı olmak, hep kıskançlık uyandırır, düşman kazandırır, böyle kalabalığın içinde beliren yalnızlık uçurumlara sürüp gitmektir. Yüklendiği büyük ihtişam ancak bu uğurda çok çalışmayı, istikbâli geri çevirerek her türlü sıkıntıyı çekmeyi, sıhhati bile hiçe sayarak en küçük karşılığını beklemeden ödenecek bir borçtur. Soluğu tükenmiş iklimlerin gerçekleşmemiş isteklerinde, ters yönlü rüzgârların karşılaşması tebessümü buruk bırakır, aldanmış kalplerin karşısına hep anlaşılmamak çıkar, sürgün eder ruhu, ebedî yalnızlığa boğar. Kalbi katılaştıran kahroluşların artık hiç dinmemek üzere ağrıyan hayali, aynı sırada bulunmak istemediği gelgit akıntıların artık aydınlığı kararan muhakemeleri, bütün gücüyle sertleşmeye mecbur bırakılan artık hakikatle hiçbir bağı bulunmayan yarının rüyasıyla yalnızdır. Kuru şöhretlerin peşinde koşan, toplumu ilgilendiren kuvvet kaynağının ardına düşmez. İstismar ederek, hakikatler önemsenmeyerek, zorla estirilen bilgisizlikten daha büyük zarar yoktur. Kutlu, utkulu düşünceye erişmek isteyenlerin mukavemetiyle karşılaşan maksat, kalpten bağlandıkları manevî besinle, yeniden güçlenip canlanmak isteyenleri hiçbir şartla engelleyemez. Böyle yalnızlık, kendi içinden çıkıp yükselen asil fedakârlıklarla güçlendirici, nice tehlikeleri, en büyük zorlukları, umutsuzluğa sürüklenmeden, manevî bağın artmasıyla, destanlarıyla, kahramanlarıyla beslenen toplumsal yapısı çok sağlam mücadeleye, iş ile katılır. Ne der ve ne yaparsa açıkça ortaya koyar. Ucu bucağı olmayan şahsî ihtiraslarla, amansız ve insafsız düşmanı yenmek, mert ruh benliği sarmadıkça, asırların kuvvetli disiplini vazifeli olmadıkça, asil bir inançla feragat edilmedikçe, yarın için göze almadıkça mümkün olmaz. Mutedil iklimlerle yüze gülerek arkadan iş çevirmek, boyun eğmek, yalvarmak, sırf bencil istekleri uğrunda harekete geçmek, gerçeklere sadık kalan yüksek duygular ve asil fikirlerle bağdaşmaz. Esaslı fikirler, yalnız kazanç düşünülerek şahsî ihtiyaç ve menfaatlerin gereklerinden değil, imkânsızlıkların arasında yapılan mücadelede, şerefi koruyup yükseltmekle gerçekleşir. Sadece hoşnutsuzluklarını dinlemek gereğini duyan, fiilî mücadelesinde bir zerre hakikat bulamaz. Rüzgârı kuvvetli vaziyette tutacak ruh, sahtenin utanmazlığını, budalalığını reddeder, yalnızlığını korur. Yalnızlık, manevî cepheyi güçlendirir. Yiğit ve savaşçı boy ölçüşmek için meydan okur, binlerce yıldır böyledir. Sert karakteri etkili, yalnızlık ortak kaderi, son yolculuktaki gibi büyük bir olgunluk ilmî, âlim sıfatlı, hâkim ünvanlı, en ciddî mektepli, çizimi tamgalı, en yüce yasalı, kar sularıyla besili, iradesi elmalı, bozkır kalpgâhı, kutsal ormanlı, ulu dağı kut adlı, kağanı bilgeli, atalardan yazıtlı, uzak hedefi olanı kim durdurabilir? Ismarlama iklimlerin bile özlemiyken cihana hâkim olmak isteği, en sağlam olanın kuşkusuz, vazifesidir. Dokunamayacak kadar ötelerde, kalbi yerinden oynatacak kadar hemen yanında, mazinin övünçleriyle yalnızdır, ruhu titreten söndürülmez alev, hiçbir aldatıcı zevki benimsememiştir ki mukaddesat unutulsun. Kutsal yolda görevini yaptığını bilerek ateşe atılan yiğitler, ruha kuvvet verir, yurdu yaşatır. Ne manevî birlik, ilmî gerçekler, ne de tarihi zaruretler, isteğe bağlı değiştirilemez. Cesaretle çarpışarak şeref vermek yoluyla ölen, şanlı kahramanlar için boşu boşuna öldüklerini söylemekten daha çirkin, daha aşağılık, seciyesiz bir bakış görülmemiştir. Bu yozlaşmaktır. Aldanmaz hâkim olan tarih, hakkı yerine getirecek, yüksek bir karaktere sahip, bilinçli, örnek topluluk, aynı mazide olduğu gibi bugünkü günde de içten sözleştiği kalbiyle, muhteşem saydığı hedefe birlikte yürüyecektir. Kahraman ruhu taşımayanlar, çekilen ızdırapların, büyük gayelerin, gelecek nesillere bırakılacak muhafaza edilenlerin, bütün varlığı fedaya hazır bulunmakla ilgili olduğu gerçeğine ermez. Bu türlü çevrelerin kötü havası, başkalarının gölgesinde yaşayıp soludukları zehirli, tercüme programları icabı, manevî yapıyı bozar. Toplumun bahtiyar olmasının, birliğinin ve dinamik kuvvetinin, kararlılığının, birleşip büyümek isteğinin ne ifade ettiğini bilmez. Sadece para kazanmak için çalışmak, okumak, öğrenmek, elbette asil ve yüce bir gaye yolunda bulunmak olamaz. Hakiki vazife, yüksek duygu ve düşünce, asırlara bakan büyük mirası yeniden kuvvetlendirip dirimli kılmak, tarihî vatan için, şeref için, budun için, en büyük fedakârlığı yapıp, en küçük bir karşılık beklememeyi, kendini en sakınmadan sarf etmeyi ister. Bıktırıcı sıkıntılar, dertler, içinden çıkılmaz güçlükler, büyük sarsıntılar, hep muhteşem görevi hatırlatan en derin duyuşlardır. Ebedî vatan yolunda hesapsız fedakârlık yapan yıldırım duyuşlu, yüce duygulu, ince düşünceli, doğru sözlü, yüksek karakterli, taşıdığı ulu adın kudretiyle, varlığını sürdürmek iradesindeki bütüne dayanan çok güçlü istek, kaybettiklerini geri almak üzere en yalnızdır. Büyük bir tarihî geçmişi, geleceğin muhteşem günlerine kavuşturan ruhî kuvvet, göğü titreten, dirilten, ölmezliğe eriştiren, yoluna bütün kuvvetiyle baş koymuş, kendisi için değil, yurdu için çalışmış, onun çıkarlarını üstün tutmuş, sorunları bilim ve akıl tarafıyla inceler. Gizli, çapraşık yolda aldatarak bilir geçinen, bağırıp çağıran, kargaşalık yaratan, şahsî kabiliyetsizlikten ötürü ilerleyemeyen, nihayetinde birbirini ihbar ederek kendi kendisini bütün çıplaklığıyla ortaya koyan, bayağı aktörlerin, bomboş kafaların vasıfsız fikirleri ancak kuru gürültüdür. Kötülüğün gücü zayıflıkla birleşmiş, yabancı rüzgârların önce beliren saadet rüyası, sonra bir gelip bir giden, sonunda kaçan uykularıyla bir başına kalır. Hâlbuki merhametsiz bozkırların rüzgârı, tek başına, kendi fikirleriyle yarın için eserlerini verir. Yalnızlık bazen acı verici, bazen kuvvet kaynağı, bazen de fikrin ve ruhun eseridir. Derin, kuvvetli bir geçmişin acıları, savaşta kazanılan üstün başarılarıyla farklı olanın, pek çok kere gerçekleştirdiği büyük fedakârlıklar atılışı, önüne kimsenin geçemeyeceği tarihî zarureti, fantezi saymak, bir türlü doyurulamayan isteklerin, asıl vasıtası sadece iktisadi olan ciddiyetsizlerin, büyük işler yapabileceklerine inançları ancak maddî çıkar çatışmasına kadardır. Sefalet bataklığının içindeki sarmaşık, sahte prensiplerin elini tutar, ayaklarının yere sıkıca bastığını iddia edenlerin, duygu karmaşası hıyanetle biçimlenerek büyük ızdırabın maddileşmiş kalbinde yaşar. Sırf maddeci bakış, fırsat düşkünlüğünü kahramanlık diye över, maddi refah, kazanç, getiri çıkarıyla bağlanır. Fikir özgürlüğü, fertlerin kanaat ve inancı hiçbir suretle kendi özel çıkarlarını ileri sürerek en kutlu haklara ihanet edemez. Kendi harsına, geçmişine düşmanlık beslemek, inkâr etmek hainliktir. Böyle manevî yanları zayıf, tamamen şahsî ihtirasları uğruna kurtarıcı diye sarıldıkları başarı reçetesi, köşe bekleyip fırsatlardan faydalanmak gafletidir. Yalnızın derinliğini dinlediği, karşılıksız bir fedakârlıkla görev duygusu, inanmış toplumla, manevî güçle hayat bulur. İlerlemek ancak ruhî kuvvetle, kendine güvenmekle, savaşçılıkla, büyüklük duygusuyla güçlüdür. En büyük zorluklar aşılır. Yurda düşmanlık edenlerin zehirli telkinlerine bağlanmak, namertliği müdafaa etmek, vasıta olmak, ne yaptığını bilmez hâle getirilmek demektir. Sadık kalmak, içten bağlılık duymak, acınacak zihniyetin istismarcılığına alet olmamakla başlar. Kuvvetli ve bilinçli bir kütle hep ateş hattında, hep mücadele içinde, hep farklı, hep yalnızdır. Bu yalnızlık, kahraman ruhun ateşlediği en kutlu tesir kuvvetidir. Kalabalıkların içinde yalnız, aynı yolculukların sonuncusundaki yalnızlık gibi zamansız, geride değer verdiğin ne varsa sonuna kadar devam edecektir. Kutlu dağlarındaki buzullardan doğan, kolları birleşerek büyük bir ırmak hâlinde binlerce yıllık hayatı yine bahtiyarlıkla diriltecektir. Bunun için istek, inanç, en büyük kuvveti ve kıymetidir. En uygun zaman haber verir, yeni kahramanlar belirir.