Ruh bakımından zayıf olanların, ortalığı saran bilgisizlerin, yalnız menfaat üzere yan yana kaynayanların, çabuk fikir değiştirenlerin, gönlünden, vicdanından ölü sessizliği çıkanların, bilinçaltına işlemiş bir aşağılık duygusuyla riyakârlığa hayranlık besleyenlerin, kendisini olduğundan başka görenlerin, yanlışların sürüp gitmesini hoş karşılayanların, şahsiyetsizliği göklere çıkaranların, ihtiyatkârlığı ödleklik noktasına vardıranların, güven duyulan dağlara kar yağdıranların, kendini yok sayacak kadar sağırlaşanların, adanmışlıkla mühürlü bir kalbi, kuru gürültünün insafına bırakanların, asil fedakârlıklar yerine şahsi menfaatlerine sahip çıkanların nasıl olunacağını anlattığı, yazdığı, konuştuğu ve sonunda bilinç noksanlığından dayattığı, aradan geçen onca zamana karşı nefesi tükenen aynı suçlama, söz dinlemenin yolunu öğrenemeyen gözlere bir parçanın kendinde kalmasını ister gibi yürekte fırtınalar kopartır. Davranamadığı soluğuyla daima diri kalsın emeli, uzun mesafelerden ayrı düşmez, ayartılmış gürlemesiyle gereksinme duyduğu sıradanlık, unutuşa gönülden borçlu hep daha iyi bir sebep bulur. Sahip olamadıklarını olmayı düşleyenin zaferleri boyun eğmeye dair olduğundan, penceresi geceleyin gökyüzüne açılmaz, kendini avutmanın yolları hep sığ sulara saplanır, hazları taşırır, diktiği çöküntüsünde kalır. Kalbin yasasıyla dönüp bakamayış, geçip gitmiş olanı tekrar yeniden geri kazanmanın ibret veren bütün kapılarını çalar, eski çok candan ruhun yaşayan ilhamları birbirini besleyen büyük sular gibi ayrılarak dağlarının arasından yeniden doğmaz, dağılır. Dünyada tutan akışı durur. Damarında bir damla incelikleri kavrayan, şahsiyetli bir özün eseri bulunmadığından, güçlü bir ağrı yerini, ince bir burukluğa bırakır. Belli belirsiz hislerin ikilemi, içtenlikle aşılmış zorlukların gülebilen gözleriyle içe bakamaz, tavrın derinliklerini sezemez, doğru olanı yapacak kadar cesur olamaz. Hayal gücünün hayata geçirme kararlılığı bir yolunu buldurmaz, görmezden gelişin, şeref veremeyen kendini düşüneni, soğuk rüzgârlara maruz kalmaz, gözleri güleç, sesi saygılı, var etmeye, içtenlikle zahmet çekmekle başlayamaz. Soluğu dürüstlükle birleşmeyen, içine düşeceği yıkımı hazırladığını bilmez. Göğün yangını, gözlerinde okunanları baş ucu kitabı yaptırmaz, ulaştığı yeri yaktırmaz. Toprağa düşen acıklı konuşmalar, takvimi aynı yöne baktırmaz. Ara sıra güzel rüyaların umutları kördür, kalbiyle gözetenlerin zamansız vedaları gibi incecik oluşan bir kırağıdan geçer, acılarından arındırmaz. İklimlerin söylediği dalan gözlerin hep birbirine benzer buruk kokusu düşlenmeyen günlerin dağlarını gökyüzüne ulaştırmaz. Gülüşünde yükseltmek istediği sesi yıldızları ateşe sardırsa sözleri söndürür, şiddetli baskıyı yenenin utkulu gücüyle duyurtmaz. Erdemli yanıtların asil soruları, atılmayan adımları, kalbin derinliklerine inebilecek yolda koşturmaz. Uzak hedefe yürüten dileği büyük fikri, yetersizliğini kapatmaya çalışanların mücadele hedefleri arasına aldırtmaz. Niçin yaşadığını unutanların alçaklığına sarılarak bağrına bastığı içinden çürümüşlüğün hayasızlığı, kutluluğun muhafaza ettiklerini, aldatıcı sağlamlıkların gülücükleriyle tutuşturmaz. Yiyip bitirenleriyle hiç aldırış etmezmiş görünen kabarıp taşan kozların, durmaksızın değişerek fırsat bekleyen şiddetli savaşını verdirmez. Az görülen kıyasıya mücadelenin sarıldıkça sığamadığı sıkıntılarla kaplı gözlerinde yaşlara yüklediği acılar içtenlikle nefes aldırtmaz. Kalp atışlı bir hayalin söndürmeyen rüzgârlarında dağlarından doğan umut dolu ışığın kıskandıran parıltıları, ruhu okumayana feragatin ihtişamıyla yücelten tek çareyi mümkün kıldırtmaz. Andını tutmamakla kalbine soğuk değdiren, şatafatlı kabiliyetiyle yaradılışının gereğini yapar, genel havanın etkisinden çıkamaz, değerli olmanın şartlarından konuşturtmaz. Damarlarda sert rüzgârların dolaşmaması türlü türlü baskıların üstünde engelleri yıkıp, karşıda bilgisi ve zekâsı ciddî iş yapmayı güçleştireni yendirmez. Pasifliği gitgide artan küçük kalmak isteği, manevî kuvvetleri, kendi kabiliyetlerine yabancılaşmış kolay zevkler için yaşayanın hayallerinden doğdurmaz. Öğrenmemiş kahkahaların yükseldiği yarası yangılı, zararlı, zehirli, ölüme kadar varan faydasız etkileşimin yıkıntıları arasında oturana, kahramanlık ruhunu besleyen eseri yaptırtmaz. Can sıkıcı gayelerin ardında son basamağa sürükletmeyen, derinlerinde cesaretle çarpmayan kalp atışları, hiç sapmadan kendini adayanın ötesini kavratmaz. Rezil bir alçağın aşağı ihtirasları yalnızca sinsice kastı var eder, gerçek yanıtların kalbine girmeyi, dinlemeyi iş edinmez. Gelip geçici çok acıklı yanıtların yiyip bitiren kabulü, kendini adamanın cesur sorularıyla inşa edemez, kıymetini bildirtmez. Söylenmemiş sözlerin nerede durduğu bilinmez, içi titreten bahar toprağı gibi duyulmaz, kendini teslim eden acı, zor olanı buldurtmaz. İç yaşamından uzak, kendi olma cesaretini kaybetmiş bir belirlenmiş artık eşsiz rüzgârlar estirmez, fırtına koparmaz, kaos olmaz, bağlılığı ulaştırmaz. Aklından çıkarmayı seçmiş hatıraların seslendiği ardındayken, sırt çevirmeyi istemiş hakkını vermek varken, neşeli vakit geçirmiş yeniden diriltmeye hasret çekilirken, kendini güçlü duymak tedirgin etmiş yalnız şahsî rahatı uygun düşerken, sevimli gözükmeyi istemiş muhteşem hamleler ucuz değilken, değişmez prensipleri atlayıp geçenleri çok dikkatli dinlemiş büyük fedakârlıkları göze alanların hatıralarla dolu canlandıran harlı ateşi yaktırırken, yalnızca isteklerinin doyurulması ilgilendirmiş gerçekte korktuklarının yorgunuyken, zorlama kahkahaların sahici olmaktan kaçındığı aldatıcı seslerinde yaşamaya değermiş bütün ulu erdeminden uzaklaşanların başvurduğu yola saparken, hatıraları öldürerek yola çıkmış yalnızca çıkarların dilini konuşurken, yolculuğunda aldanmış katettiğini hakiki baht sanırken, yakın, samimi hitabı aramış hayalî fenerler içini açarken, kendini büyük kalpli, yetenekli hasletlerle bezeli zannetmiş yabancı kelimelere boğarken, yüce olanın ilahî ışıklarından yoksun kederinden kaçıp umutsuzluk süslerken, ciddiyetten mahrum, kahkaha attığı gürültüyle avunmuş uydurma sebeplerinin hüznünü kavrarken, açık kalplilikle, onurla bitiremedikleri dolup taşırmış sefil kahkahalı istikbâli aratırken, yüksek sesle istismar ikiyüzlü korkuların ustalıklı konuşmasıymış çizmeyi aşıp istifade yoluna dalarken, esas bilinçaltında hikâye ettikleriyle garaz bağlamış bulunduğu kabın şeklini hemen alırken, kahkaha tufanı koparmış uyuşukluk içinde zehirlenirken, hoşa gidecek yolda ölçüsüz biçimde hep söz vermiş ne olduğunu geçmişi söylerken, hikâye anlatıp gazel okumuş kültürce ilerlemek amacını baltalarken, dikkate almamış sezgilerini güçlü bilirken, çabuk etkilenmiş zorluklarla boğuşmadan üstün gelmeye kurulmuşken, bütünüyle âcizane kalmış baştan başa manevî bağ zayıflatılırken, görmezlikle yaraşıp acındırmış şiddetli fırtınadan sakınacağını tasarlarken, hep bir aşağılıkla görülmüş hileci yeltenirken, sıradan bir heyecanla hamle yapmak istemiş ürkerek uzaklaşırken, sonunda anlamış, ayırt etmiş, ulu adla yaşayan söz dinleyecek cins değil, aldatılamaz. Ortak duyguların sağlam olduğu yerde, yıkım getiren üzüntülerle dolu keder verici ümitsiz manzara etki yapamaz, derin, düzenli, üstelenerek aynı oyunu sahneye koymak isteyenlerin kötülükleri hayat bulamaz, kahpece zincir vurmak kastı olanlara karşı uyanık olunur. Ne yaparlarsa yapsınlar büyük davalar engellenemez. Çünkü yaradılışının gereğini yapacaklar var.